Breaking News
Loading...
17 Mart 2016 Perşembe

Info Post





Tam anlamıyla "neydik , ne olduk" hikayesi var parmak uçlarımda. Son yıllarda çevremde olup biteni bazen ağzım açık, bazen gözüm yaşlı izliyorum. Kimi zaman umutluyum gelecekten, kimi zaman da fazlasıyla endişeli. Kendi geleceğimden değil bahsettiğim , gelecek nesillerdeki yaşam şekillerinden. Sanırım bizim yaşadıklarımızı hiçbir yaş aralığı yaşamadı ve yaşayamayacak. 

Düşünsenize biraz.  Mesela, ilk televizyonunuzun evinize gelişini hatırlıyor musunuz ? Eminim 60'lı yıllarda doğanların en şaşkınlıkla , en büyük sevinçlerle yaşadığı bir gündü. Ben asla unutamam , o muhteşem cihazın evin en önemli köşesine kuruluşunu. O güne kadar tek eğlence radyo iken, akşamları Radyo Tiyatrosu , her sabah da Arkası Yarın dizilerini dinlerken birdenbire televizyon diye bir şey girdi hayatımıza, yıllarca nasıl çalıştığını bir türlü çözemediğim :)) 

Sonra rahmetli anneciğimin titizlikle koruduğu, çizilmesin diye gözü gibi baktığı 45 lik plaklar. Ve tabii bunları dinleyebilmek için bi muhteşem cihaz daha, pikap. O yılların en değerlisi , bir çoğunun üzerinde annemin el yazısıyla tarih bulunan Zeki Müren serisi 45 likleri, eğer değerini bilebilirlerse torunlarıma devredilmek üzere saklamaktayım. Ne güzel şarkılardı onlar.. Gözü kör olasıca şarkılar... Şimdi cover sıfatıyla yeniden gündeme gelse de bazıları, hiç o tat yok bence... 

Bir de teypler, kendi seslerimizi kayıt edebildiğimiz makaralı teypler.. Ailemdeki tüm büyüklerimin ses kayıtları durur evde bir yerde ama maalesef dinleyebilecek bir teybim yok. Haaa bir de hayranlıkla izlediğim guguklu saatlerimiz :))) Daktilo gibi facit hesap makinaları gibi güzel sesler çıkaran aletlerrr ...

Ahhh o sinemalar, frigo-buz satan küçük çocuklar, cızırtılı film makinaları ... Her pazar sinemaya gitme lüksüne sahip bir çocukluğum oldu çok şükür. 

Bilgisayar dünyasına üniversitedeki punch kartlarla giriş yapıp takip eden yıllarda Windows adını ilk kez gördüğüm kocaman , kalın bir kitap kapağı ile çağ atlayan ben ve akranlarım, şimdi aklımız sıra gençlerle yarışıp Iphone telefonlarımızı okşuyoruz. :))) 

En büyük mucize (o zamana göre) Commodore 64 girdi hayatımıza, bilgisayar bu dediler.. Sadece oyun oynamasını öğrendik, Rahmetli abiciğimle , sabahlara kadar uyumaz, bir nehirde gemimizi kıyılara çarpmadan kaç köprü geçeceğimizin heyecanını yaşardık, günlerce sabahlara kadar hem de... 

Müzik dinleme ve bir şeyler izleme keyiflerimiz bunlardan ibaretti. Biz Zeki Müren nameleriyle, Ayhan Işık filmleriyle büyüdük. Büyümesek daha mı iyiydi bilemiyorum. 

Terzi bir annenin çocuğuydum ben.. Konuyla ilgili çok fazla kelime bilirdim... Ama yıllardır döpiyes veya tayyör lafı duyamaz oldum, grogren kurdele, piyedepul desen.... Şimdi gençlerimize söylesek , nece konuşuyorsun derler herhalde.... 

Sonra akrabalarımız, komşularımız ve arkadaşlarımız. Manevi değerlerin en yücesini yaşadığımız yıllardan aklımda kalanlar, komşudan istenen bir fincan şekerler, annelerimizin öğleden sonra kahvelerinde buluştukları genç kızlık arkadaşları, onların sözüm ona bize duyurmadan yaptıkları sohbetler, kapı aralığından sessizce dinleyişlerimiz. 

Et-Balık kuyrukları en sevdiğim ama . Mahalle arkadaşlarımızla saatlerce bekleyip de güle oynaya kıymalarımızı kaptığımız gibi eve koşturmacalarımız. 

Neyseee yıllar yıllar geçip gitti, şu an nelere sahibiz bir düşünün.. Uzay 1999 dizisinde hayretle izlediğimiz yaklaşınca açılan kapılar devrini bile çoktannn aştık. Oysa ne ulaşılmaz gibiydi değil mi ? O güzelim radyolardan , her şeye ama her şeye bir dokunmayla ulaşabildiğimiz mucize telefonlara geçtik. Bir ışınlanmak kaldı sanırım o filmlerde olup da henüz yaşayamadığımız. Tam da şu an nerelere ışınlanmak isterdim bi bilsenizzz .... Güzel ülkelere, muhteşem manzaralara değil de sadece ve sadece dostlarımın yanına... Bu kadar büyük değişimler yaşayıp da hızla yitirdiğimiz kavramlara, dostluğa , arkadaşlığa, komşuluğa ışınlanmak isterdim. 

Diyorum ya bizim nesil pek fazla değişim gördü, herhalde bundan daha farklı bir değişim yaşayacak bir nesil de olmayacak.  Elbet teknolojinin hızına yetişmeye çalışmakla geçecek ömürler. ama bahsettiğim değişim sadece. tam da neydi ne oldu durumu.. 

Biz zamanın hızına yetişmeye çalışıyoruz durmadan.. her an yeni bişey , yeni , yeni , hep yeni.... Peki yeni manevi kavramlar var mı ? Hiç yeni bir erdem yaratılmadığı gibi eski güzel duyguların da kaybolduğunu gören bir nesiliz biz. Vefa, nezaket, edep, mütevazilik, dürüstlük, hatır, vicdan  gibi kavramların yerini maalesef ne beter kelimeler aldı. Aklımdan bile geçirmek istemiyorum.. Neyse biz bildiğimiz doğrulardan giderizz.. evlatlarımıza doğrularımızın onda birini aşılayabildiysek ne mutlu... 

İşte sadece diyeceğim, herşey yenilendiği gibi insanlığımız da yenilense keşke. Sadece insanca yaşayabilsek .... Sevgiyle ve huzurla dolu yaşayın .... 




Bir yerimiz varsa bu dünyada,
Her şey insanca olmalı...
Sevmek de...
Yaşamak da...
Ölmek de...
Edip Cansever

1 yorum:

  1. Evet ben de bu yazdığınız dönemi yaşayanlardan biriyim.Teknoloji geliştikçe düşünceler duygular hep daha iyiye gidebilseydi çok daha iyi olurdu ama maalesef,eskiyi arar durumdayız.

    YanıtlaSil